erik çiçekleri açmış
usul usul yağmaya başlamıştı yağmur
sonra güneş açtı
ama soğuktu daha, üşüyordum
ilk kez orada duydum içimdeki kayanın sesini
"daha ne kadar bekleyeceksin Zerdüşt"
yağmur birikintileri oyuklardan akıyordu
bıraksam kendimi ben de akacaktım ya
bir daha hiç duymadım o sesi
oysa şehir bütün seslerini üzerime salmıştı
hala üşüyordum
bir çiçeği koparır gibi koparabilseydim keşke kendimi
ölüm değildi bu. başka bir acıydı. bambaşka bir acı...
sonra neden bilmiyorum suskunlukları sevdiğimi anımsadım
ortalık kararıyor, usul usul dört bir yan ışıklara bürünüyordu
artık kimseciklerin kimseciklere okuma gereği duymadığı eski bir şiir gibiydi an.
ve işte o an
içimin bütün çilelerini unutup
uzak ve karanlık göğün yaldızlı göğsüne dokunmak geçti içimden.
t.kurt
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Yeni adresim
ara ara aşağıdaki adresimde yazacağım https://atesinsesi.wordpress.com/ /
-
Kimi kadınlar vardır nehirlere benzer Denize dökülmeyi düşler masmavi bakışları Oysa bir tek zamandır bunu başarabilen Işığ...
-
Suların duru, masalların gri olduğu bir ülkede; saçları temmuz güneşinde kızaran başağı andıran, gözleri karanlıkta gümüş ayd...
-
bilir misin lavanta kokusunu? hiç rastgeldin mi gün batımına? çok konuşasın varken,susup kaldığın olmadı mı hiç? yoksa ...
2 yorum:
"Sonra neden bilmiyorum suskunlukları sevdiğimi anımsadım"...
Suskunlukları neden sevdiğini öğrenebilirsen, bana da öğret lütfen...
Bir gün ansızın bir acı gelir yüreğe yerleşir sonra hr şeyden üryana bürünür ve suskunluk libasını giyinir insan hem de seve seve...
Yorum Gönder