Öyle oturup kalmıştı masada. Beş olmuştu galiba bira. Hiç bir kadın gelmiyordu aklına, zaten kime maviyi yakıştırsa yalan oluyordu. İçinden çıkamadığı eski hesapları da yoktu. Umutsuzdu işte. Brehct’in o çok sevdiği şiirini mırıldandı kendine. “Bir yaprak gönder bana, bir koruluktan koparılmış olsun, hiç değilse evinden yarım saat öteden. Sen oraya dek yürür güçlenirsin, bense kalkar teşekkür ederim sana o güzel yaprak için.” Oysa bir yaprağı bile olmamıştı hiç, ama kendine teşekkür edebilirdi, neden etmediğine yormak geçti aklını velâkin aklıyla da ceberuttu. Bir arkadaşının dediği gibi; hayatla kurduğu ilişkiler mi değişmişti acaba? Bir bira daha işaret etti, malum sigara yasaklarından sonra kapalı mekânlarda içmenin de tadı kalmamıştı. Meyhanenin film çekilmiş camlarından dışarı kaydı gözü, bir ırmak gibi akıyordu sokak. Nereye baksa kapitalizm çarpıyordu suratına, neden bilinmez Bob Dylan şarkılarında dinlemeyi çok sevdiği o mızıka sesi çınladı kulağında. Umut neye yarar ki; böylesi bir başınaysan eğer, diye mırıldandı kendine… Yazdığı şiir kitapları gibi yaprak yaprak bir hüzün çökmüştü içine. Masada masaydı ha bana mısın demiyordu bunca yüke!
t.kurt
6 Mayıs 2010
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Yeni adresim
ara ara aşağıdaki adresimde yazacağım https://atesinsesi.wordpress.com/ /
-
Kimi kadınlar vardır nehirlere benzer Denize dökülmeyi düşler masmavi bakışları Oysa bir tek zamandır bunu başarabilen Işığ...
-
Suların duru, masalların gri olduğu bir ülkede; saçları temmuz güneşinde kızaran başağı andıran, gözleri karanlıkta gümüş ayd...
-
bilir misin lavanta kokusunu? hiç rastgeldin mi gün batımına? çok konuşasın varken,susup kaldığın olmadı mı hiç? yoksa ...
1 yorum:
ne zordur mavi bir çift gözü unutmak. bilirim...
Yorum Gönder