26 Eylül 2009
23 Eylül 2009
...
Bazen kendi kendimin elinden kurtulur
Kalbimi bir çamurda çırpınırken bulurum.
Bazen de seni düşünür böylesi susardım
Delilik işte!
Kalbimi bir çamurda çırpınırken bulurum.
Bazen de seni düşünür böylesi susardım
Delilik işte!
21 Eylül 2009
EŞİKTE
Neden böyle söylediğini bilemeden "yüzyıllık yoldan geldim" diye fısıldadı içeri girer girmez. Kapıyı açan eli göz ucuyla takip edince bunun yalnızca karanlık odada yanan şamdanın titrek ışığı altında duran bir şövalye zırhı olduğunu fark etti. Şaşırmamıştı. Bugün karşılaştıklarının tümünü ucu ucuna ekleyince bütün bu olan bitene hiç de şaşırmaması gerektiğini düşünüyordu nedense. Acaba gerçekten yüzyıllık bir yoldan mı gelmişti de böyle söylemişti, her şey çok tuhaftı. Eriye eriye dibini bulmuş şamdanı fark edince de şaşırmadı. Acaba bu ışıkta mı yüzyıldır onu bekliyordu? Tüm bu anlamsız sualler aklından gelip geçerken apansız sönüverdi ışık. Her şey karanlıkta kalmıştı artık, örtünmüştü her şey karanlıkla... Karanlığın oldukça uzak bir köşesinden tıpkı mart kedilerinin mırıltısını andıran fısıltılar çalındı kulağına;
“bak ahmak, gör sen de işte; binyıldır beklediğimiz kişi gene gelmedi”
Dinleyenin sesi gitgide ağlamaklı çıkıyor, ne dediği pek anlaşılamıyordu. Oysa duymak istiyordu diğerini de. Sese doğru yürümeye yeltenince hiddetle bağırdı konuşan
“ışığı yak, ışığı yak!” diye. Yüksek perdeden bir buyruktu duyduğu ses.
Karanlıkta olduğu yerden bir adım bile kıpırdayamadan ışığı yakmakta tuhaftı ya bu da pek anlaşılmaz gelmedi ona. Başladı kollarını bilinçsizce sağa sola sallamaya. Karanlıkta bir çıngırağa çarpıverdi kolu. Binyıldır beklediği bir çınlama sesi yüzyıllık yoldan gelen yorgun yüreğini anlık bir çınlamayla delip geçince ışığa boğuldu etrafı. Birdenbire her şey silindi gitti bilincinden. Az evvel ki şövalyenin dikeldiği yerde şimdi karşısında duran karısıydı. kadın şaşkın şaşkın;
“bugün geç kaldın, hayırdır kocacığım” dedi her zamanki alışkanlığıyla. Neden geç kaldığını, niye bu kadar yorgun olduğunu düşündüyse de aklına hiçbir şey gelmedi adamın. Yorgundu sadece. Yüzyıllık yoldan gelmiş kadar yorgun hem de…
t.kurt
“bak ahmak, gör sen de işte; binyıldır beklediğimiz kişi gene gelmedi”
Dinleyenin sesi gitgide ağlamaklı çıkıyor, ne dediği pek anlaşılamıyordu. Oysa duymak istiyordu diğerini de. Sese doğru yürümeye yeltenince hiddetle bağırdı konuşan
“ışığı yak, ışığı yak!” diye. Yüksek perdeden bir buyruktu duyduğu ses.
Karanlıkta olduğu yerden bir adım bile kıpırdayamadan ışığı yakmakta tuhaftı ya bu da pek anlaşılmaz gelmedi ona. Başladı kollarını bilinçsizce sağa sola sallamaya. Karanlıkta bir çıngırağa çarpıverdi kolu. Binyıldır beklediği bir çınlama sesi yüzyıllık yoldan gelen yorgun yüreğini anlık bir çınlamayla delip geçince ışığa boğuldu etrafı. Birdenbire her şey silindi gitti bilincinden. Az evvel ki şövalyenin dikeldiği yerde şimdi karşısında duran karısıydı. kadın şaşkın şaşkın;
“bugün geç kaldın, hayırdır kocacığım” dedi her zamanki alışkanlığıyla. Neden geç kaldığını, niye bu kadar yorgun olduğunu düşündüyse de aklına hiçbir şey gelmedi adamın. Yorgundu sadece. Yüzyıllık yoldan gelmiş kadar yorgun hem de…
t.kurt
12 Eylül 2009
ADALET
9 Eylül 2009
düşüncelerim...

Adaletin kitabı aşk değil, dostluktur...
"bir türlü içimize sığdıramadığımız bu dünyada kendimizi dengede tutabildiğimiz, kontrol edebildiğimiz, huzura kavuştuğumuz yegane değerdir dostluk.aşkın adaletsiz, ben berkezci, yüce, sefil, kahraman ve aptal yuvasında adaletin en yaşlı kitabıdır dostluk. o ne bir mittir, ne de kutsallığına inanılan bir gümüş ikon. o sadece bir karşılaşmayla başlayan ve her adımda içten içe bizi yenileyen yolculuğumuzdur."
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Yeni adresim
ara ara aşağıdaki adresimde yazacağım https://atesinsesi.wordpress.com/ /
-
Kimi kadınlar vardır nehirlere benzer Denize dökülmeyi düşler masmavi bakışları Oysa bir tek zamandır bunu başarabilen Işığ...
-
Suların duru, masalların gri olduğu bir ülkede; saçları temmuz güneşinde kızaran başağı andıran, gözleri karanlıkta gümüş ayd...
-
bilir misin lavanta kokusunu? hiç rastgeldin mi gün batımına? çok konuşasın varken,susup kaldığın olmadı mı hiç? yoksa ...