20 Aralık 2009

SUSKUN MAVİ



Kar tanecikleri içimde eriyince
Mutlu kelimelerin salıncağında sallanıyorum
Apansız başlayan bir yağmurda ıslanır gibi
Her şey çiçeğe duruyor gözlerimde
Ve her söz adınla başlayıp, adınla bitiyor.

Yer, gök daha bir mavi oluyor seni içlerine katıverince
Yaşlı sakız ağacının körpecik dalları gibi uçkun veriyorum güneşe
Oysa hiçbir şeye aldırış etmeden akıyor ırmaklar
Ki artık çokçası denizine de ulaşamıyor
Kurumuş yatağı güzel bir hayal olup aklında kalıyor zamanın...

Hâlbuki seninle zamansızlıkta yaşamaktı benim sevgim
Bir istiridye nasıl içinde saklıyorsa sırrını
Öylesi suskun ve maviydi bu yüzden de
Bırak artık;
İçimizin denizinde o kıyıdan, o kıyıya özgürce gidip gelsin aşk...

t.k

9 Aralık 2009

BARIŞ





Bir söz gibisin
Hiçbir yere kaydı tutulmamış
Belki de bir unutuş
Kederli griliklere bulanmış
Çok eskilerden kalma bir gömü ya da
Düzayak çivit badanalı bir kentte saklanmış...

t.kurt

1 Aralık 2009

şiire dair

Alacakaranlık kuşağının dipsiz korkulayla kuşatılmış günlerim bir hayulanın gölgesi gibi dört bir yanımı sarmakta -ki insanın özgürlüğü düşlemesi hep bir kabustur zaten, insanın kendi kalbini yediği bir kabus- ve yorgun bedenim artık yeter diye haykırmakta tıpkı ayarı bozuk bir saat kulesinin çanı gibi... biliyor musun biz şairlerin yazma uğraşı da ayarı bozuk bu saat kulesinde zamanı ayarlamaktan öte bir şey değil. ayarı bozuk bir zamana ayar vermek ne soylu bir söyleyiş değil mi? aklımın derinliğine salıverdiğim ve orada bulmayı umduğum her şey bir hiç olarak karşıma çıktığında bu büyük söylemin baştan çıkaran çılgınlığına katlanmak ölümün ta kendisi olsa gerek. her ölüm geride bıraktığı yaşanmışlıkların toplamına bilirkişi edasıyla sağlama yapmak ve o sağlamanın uysal dizginlenmiş hatıralarıyla yüzleşmek istese de bu benim gibiler
-senin gibiler- için pek mümkün değil. bu mümkün olmama hali karmaşık hayat denkleminin, cisimsiz bir varlık tarafından -ki buna kendi kalbini yiyen aşk derler- alt üst edilmesinden öte bir durumda değil aslında.

son söz şu ki; alaca karanlık kuşağındaki cisimsiz korkuların hapsettiği ruhun sığındığı o yazı odasında birikenlerden öte bir şey değil işte şiir. ve de mirası asla pay edilemeyen bir büyük gömü (dizeler)

t.kurt

Yeni adresim

ara ara aşağıdaki adresimde yazacağım https://atesinsesi.wordpress.com/ /