ve yol onu alıp, öyle uzağa götürmüştü ki
yolculuğunda içini döktüğü günlüğü olmasa
sırlarını bende bilemeyecektim.
en büyük korkusu aştan
ve adaletsizliktendi,
ekmeği bölüşemeyen bu vahşi canlı türü
aslında aşkı da bölüşmeyi çoktan unutmuştu.
gökyüzü hep uzak
taşlar hep suskundu.
-ki yüzlerde öyle
...
yol sona ersin
bir şey olsun
ölüm mesela
ya da ne bileyim bir deniz çıksın karşısına
ve iskelede kalkmaya hazır bir gemi olsun istiyordu ya
istedikleri hem yanı başında
hem çok uzaktaydı
tıpkı her seferinde ilk öpüşmesini anımsadığı gibi çok uzakta.
....
apansız gün doğuveriyor
sonra gene gece oluyordu
günler uzun ve acı dolu
geceler kısa ve sessizdi
gecelerin konuğu yıldızlarsa
bildikleri kadar pırıltılıydılar
tanrı yok ve hiç olmadı diyordu kuzeydeki parlak yıldız
güneydeki adaletin ve aşkın da olmadığını söylüyordu
bir tek doğudan doğacak o büyük yıldız ışığa inanmayı vaaz ediyor
ve acıyı yayıyordu dört bir yana
...
yol bitmiyor,
uzadıkça uzuyordu
hayat iyi şeylerin günlüğünü tutmayı çoktan unutmuş
mor menekşeler yurtlarına bir çiçekçide mülteci olmuşlardı
-ki salyangoz yavaşlığıydı bu
aynı kadrandaki akrep ve yelkovan gibi birbirlerini kovalayan(belki de arayan)
…
t.kurt