25 Temmuz 2010

seni düşünmek


erkenden uyanmışım
seher vaktinin süt maviliğinde
dışarıda elif elif bir yel esmekte
dayamışım başımı pencereye güzel şeyleri düşünüyorum; sosyalizmi, seni, falan filan
biliyorum aklın da bu zaman gibi karmakarışık
için desen yangın yeri
tek çaren susmak
doğrusu nedir bu sevda işinin bende bilmiyorum bunu
dünya gibi dönmekten başka bir şey de gelmiyor elimden

t.kurt

23 Temmuz 2010

ŞİİR ÜZERİNE DÜŞÜNCELERİM


Şiirin doğası bayramın doğasına benzer, ki o da takvimde bir tarih olmanın yanında, zaman diziminde bir kırılma ve dün ya da yarın olmaksızın sürekli olarak geri dönen bir şimdiye saldırır. Her şiir bir bayramdır, mutlak zamanın bir tortusu.

İnsanlarla tarih arasındaki ilişki bir kölelik ve bağımlılık ilişkisidir. Çünkü eğer bir kez tarihin baş kişileriysek, aynı zamanda onun hammaddesi ve kurbanlarıyızdır da; o bizim pahamıza gerçekleşebilir. Şiir bu ilişkiyi köktenci biçimde değiştirir; şiir ancak tarihin pahasına gerçekleştirilebilir. Bütün ürünleri – kahraman, katil, aşık, alegori, yazıt parçaları, nakarat, yemin; oynayan çocukların dudaklarındaki istençsiz çığlık, suçlu bulunan zanlı, ilk kez sevişen bir kız, rüzgarda dünyaya gelen bir cümlecik, bir parça ağlayış- bütün bunlar eskimiş sözler, yeni kullanılmaya başlamış sözler ve alıntılarla birlikte, kendilerini hiçbir zaman ölüme ya da duvara çalınmaya bırakmayacaklardır. En sona ulaşmaya ve en üstün olana varmaya eğitimlidirler.Kendilerini kurtaracak ve kendilerini kendileri kılacak şiiri beklerler. Tarih olmadan şiir olamaz ama şiirin biricik görevi de tarihi dönüştürmekten başka bir şey değildir. Onun içindir ki gerçek devrimci şiir vahiy gibi olan şiirdir.

Böyle bir şiiri yaratmaya uğraşan şair ise şiirlerinin tatlı saltanatıyla yaşayan kişi değil, paraya önem vermeyen, ödül arzusu duymadan, olanca bireyselliği ve kişisel çabasıyla burjuvaziye ve tüm bürokratik geleneklere karşı mücadele eden kişidir.

Dil şiirin büyüsü; şairin yurdudur.

14 Temmuz 2010

NARÇİÇEĞİM






Eflatun bir kederin gölgesine sığındığımız kıyılarda
Yalınayak papatyalar gibiydi mavilikler
Ne vakit sırça aynaların öte yüzüne geçse ateşböceklerimiz
O vakit narçiçekleri açardı gene gülüşünde

t.kurt/ 12 Temmuz 2010



11 Temmuz 2010

ELİF





Ey ateşten süzülen yar!
Ömrümü al.

Bil ki ben
Ömrümü sarıp gül yaprağına
Kaç zamandır seni düşledim.

Gecenin penceresinde ışığını
Sabahın penceresinde yüzünü beklediğim
Ey dağların rüzgârına âşık mavi gelincik
Ey sonrasızlığa giden küçük gemi
Ey milyon kere öldüğüm anlam.

Gel artık
maviye yaz ömrümü.

Temel Kurt/Ay günlüğü 2007-tevn yayınları


yağmurlu bir günde insan yazdığı bir kitabın başlangıç şiirini yeniden okuduğunda o an anlatmak istediklerinin de ötesine dalıp gidiyor. hayatımızı(yeniden) okumaya başlamak diye özetleyebiliriz şiiri.
dünyayı değiştirme kavgasındaki insanın şiirle bunu becermeye çalışması nasıl bir gelecek sorusunun bilinmezliği içerisinde neden hep aşk kadar saftır, bu asla bilinmiyor.

evet benden çıkmış bu dizeleri içimde devrim ateşinin sıcaklığını yaşayarak yeniden okudum bu sabah. elifle başlayıp elifle bittim gene...

7 Temmuz 2010

DERİN SES




Derin bir ses duyuyorum kimi zaman içimde
Beni çağırıyor
Gel diyor
Kutsal sesler gibi de değil
Tren düdüğü, taksi kornası gibi sıradan bir sesleniş
Bi güvercin süzülüyor apansız içimde, peşinden bi kırlangıç
Huzur veriyor varlığın
Mavi bir şey huzur
Ama henüz açıklayamıyorum bunu


t.kurt

1 Temmuz 2010

DİYALEKTİĞE ÖVGÜ

Nasıl ki pırıl pırıl doğuyorsa güneş
Öyledir insan içinde yarın
O yüzdendir ki andan korkmak asla huzur getirmez insana
Her zaman bitti sandığındır başlayan
Evet, senin yüreğindeki ıssızlıkta var olur daima (aşk)…

t.kurt

Yeni adresim

ara ara aşağıdaki adresimde yazacağım https://atesinsesi.wordpress.com/ /