31 Aralık 2012
"sahtelik içinde doğru yaşam olamaz"
pencerenin buğulu camını elimle silince dışarıda lapa lapa usul usul yağan karın büyülü kuyusuna düşüyor gözlerim, çam ağaçları,kaldırımlar, kiremit çatılar, pencerenin pervazında ki saksı, her yer karla kaplı. yoldan geren arabaların farlarıyla ışıldayan kar taneleri tıpkı kelebekler gibi uçuşmakta. pencerenin buğusuna adını yazmak geliyor aklıma,seni düşünüyorum oysa sen hiç olmadın, benim yarattığım bir uzaktın yalnızca. tıpkı şu an yazdığım nostaljik karlı bir kış gecesi manzarası gibi... oysa bilirsin küresel ısınma, savaşlar, kapitalist dünyanın kar hırsı her şey gibi doğayı da katletti, ve şehirlerde yaşayan insan sürüsü artık kar yağışından korkar oldu. pencereyi açıp, bi sigara yakıyorum,içeri hücum eden soğukta gene de insana can veren bir sır saklı. kısaca nolursa olsun doğayla canlanıyoruz gene.
bu sabah uyandığımda ilk kez yalnız olduğumu duyumsadım, artık benim yarattığım sende yoktu yanımda, biliyorsun altın olsa insan pas tutar yalnızlıktan...
aynaların öte yüzüne geçmek, bende o maskenin altına saklanmak istiyorum, çünkü bu sahtelik içinde doğru yaşayamıyorum.(buraya bi parantez açıp kapitalist çağın pandoranın kutusundan saldığı bütün kötülükleri yazabilirim ama onuda size bırakıyorum)
15 Aralık 2012
tutunamayanlar
bazen kurduğun bütün ilişkiler kayar gider elinden,neydersen et bir daha asla tutamazsın ucunu ipin, herşeyden geriye bir boşluk kalır.sen susmak, uzaklaşmak, zamana sığınmak istersin ama suskunlukta dindirmez sızıyı, boşluk hep kalır. işte bu yüzdendir ki; bu zaman en çok tutunma hissiyle yeniler insanı,birine tutunmak, onla yenilemek için katlanırız çileye(çile yaşamdır)
aşk; o olabilmekle başlar önce, yani sen o olursun, o sen. ikinizden doğmuş bu yeni yaratık aşkın çocukluğudur ve büyütülmesi gerekir.aşkı büyütmek, aşkı yaratmaktan çok daha zordur. aşkı beslemek için gerekli olan bütün duygularda aşk gibi senin onunla yaratman gereken duygulardır.sevgi, güven, umut....emek
bu kapitalist sömürü çağı emeği, maneviyatı,dostluğu nasıl sömürüyorsa aşkıda öyle sömürür, ki bu yüzden bu çağda insanın aradığı aşkı bulabilmesi pek mümkün olmaz. işte bu yüzden bir çoğumuz birbirine tutunamayan bu kalabalıkların arasında delice yaşar, akıllı olduğumuzu sanırız....
yalansız yaşayıp, birine tutunabilmenin şansıyla herkese nice yıllar....
12 Ekim 2012
GEL
kalbimizde uğulduyor fırtına
gemici düğümüyle bağlanmışız zamana
tk
gel uzak yanıma çırılçıplak
soluğunun sesiyle uyut beni
tk
25 Eylül 2012
BİZİM CENNET
Bir kibrit kutusundaki
çöp kadar bile aydınlık saçabilmek için dünyaya;
her parçasıyla bu dünyaya ait olmalı insan.
bir yanı alev alev yanarken özgürlük için
diğer yanı kavrulmalı aşk ile
işte anca böyle gidilir cennete...
tk
30 Ağustos 2012
imagine
öte kıyıda martılar
kanatları gümüş beyazına boyalı
ümitlerin kumdan kalelerinde
yürekleri hep yalın ayak çocuklar
kanatları gümüş beyazına boyalı
ümitlerin kumdan kalelerinde
yürekleri hep yalın ayak çocuklar
tk
4 Temmuz 2012
Sana dair
uzun zamandır yoksun
uzun zamandır örtmüyor üzerimi ay ışığın
yine de özleminden azar azar biriktirdim;
içimdeki şu masmavi denizi...
uzun zamandır örtmüyor üzerimi ay ışığın
yine de özleminden azar azar biriktirdim;
içimdeki şu masmavi denizi...
tk
22 Haziran 2012
böyledir işte bu aşk dedikleri.
bazen içimdeki mum sönsün
yani ip kopsun, yani karanlığın kapısı açılsın
yani sana çok uzak olayım istiyorum
ama olmuyor...
bazen de üç adımlık yol çok uzak oluyor
gene de git konuş diyor içimdeki mavi ses
gidemiyor, susuyorum
böyledir işte bu aşk dedikleri...
tk
2 Mayıs 2012
26 Nisan 2012
ah bu zalim dünya
dışarda pırıl pırıl bir nisan güneşi parıldıyor, işten gelmişim. gece çalışmak yoruyor insanı, ama çalışmaktan daha çok insanların basit oluşu yormuştur beni. bir sanatçı türkiye'de sanattan geçimini sağlayamıyorsa ne yapar? bu sorunun cevabı çok uzun tıpkı bir kadına neden aşk beslediğinin cevabı gibi. ah keşke bende o basit insanlar gibi mi olsaydımla bitecek yol ama bitmiyor işte. her şey çok uzakta, yazdan kalma bir gün aslında huzur dene şey, gelip geçici. ve böyle bir yalnızlığın ortasında sen çıkıyorsun karşıma, senle konuşmayı özlüyorum. arasam, arayamıyorum belkide bi hayalin kurgususun içimde, hem bu saatte uyuyorsundur, seni uykundan uyandırmaya kıyamam.
çocuklar oynaşıyor parkta, henüz okula gitmeyen veletler bunlar, küçüçük şeyler yetiyor gülümsemelerine. bir an gene büyük bir umut doluyor içime, yaşamak ne güzel şey diyorum kendi kendime. her şeye rağmen galiba en çok sevdiğim ay bu nisan, ne güzel yakışır taşıyabilen kadına bu isim değil mi?
bukağısı paslı bi gülüş birikiyor içimde, bi ses şöyle mırıldanıyor bana. "yılkı da yorga yürüryen bi at gibidir aşk" cengiz aymatovun hangi romanından aklımda kalmış bu satırlar anımsamıyorum, önemi de yok zaten. sonra benim çileli mavi tutkum geliyor dağarçığıma, ah diyorum kumda izini bırakıyor martılar gene....
sabiha gökçen ermeni soykırımından arta kalan bi yetimmiş, ve büyük atatürk onu evlat edinip, bi savaşçı olarak yetiştirmiştir. osmanlının enderun mektebi geleneğinin devamı.. bak gene girdik memleket meselelerine, kafa kağıdımda giriş çikış mühürleri belirsiz bi yığın düşünce geziniyor. oysa sadece seni öpmeyi düşlemek istiyorum, kristal bir hece gibi uyumayı göğsüne inmiş iki yıldızın arasında ama gel gör ki olmuyor. içi dışı bi dünya dertle dolu insanın. kurtulabilene aşk olsun bu yeraltından
keşke o peri gelip marin mavi bi kelebek gibi konsa yüreğime, gitmese hiç. çok sevdiğim bi japon haikusu geliyor akılcığıma: kırana bile bağışlarmış kokusunu, diyorum: çiçekli erik dalı.... ah bu zalim dünya
çocuklar oynaşıyor parkta, henüz okula gitmeyen veletler bunlar, küçüçük şeyler yetiyor gülümsemelerine. bir an gene büyük bir umut doluyor içime, yaşamak ne güzel şey diyorum kendi kendime. her şeye rağmen galiba en çok sevdiğim ay bu nisan, ne güzel yakışır taşıyabilen kadına bu isim değil mi?
bukağısı paslı bi gülüş birikiyor içimde, bi ses şöyle mırıldanıyor bana. "yılkı da yorga yürüryen bi at gibidir aşk" cengiz aymatovun hangi romanından aklımda kalmış bu satırlar anımsamıyorum, önemi de yok zaten. sonra benim çileli mavi tutkum geliyor dağarçığıma, ah diyorum kumda izini bırakıyor martılar gene....
sabiha gökçen ermeni soykırımından arta kalan bi yetimmiş, ve büyük atatürk onu evlat edinip, bi savaşçı olarak yetiştirmiştir. osmanlının enderun mektebi geleneğinin devamı.. bak gene girdik memleket meselelerine, kafa kağıdımda giriş çikış mühürleri belirsiz bi yığın düşünce geziniyor. oysa sadece seni öpmeyi düşlemek istiyorum, kristal bir hece gibi uyumayı göğsüne inmiş iki yıldızın arasında ama gel gör ki olmuyor. içi dışı bi dünya dertle dolu insanın. kurtulabilene aşk olsun bu yeraltından
keşke o peri gelip marin mavi bi kelebek gibi konsa yüreğime, gitmese hiç. çok sevdiğim bi japon haikusu geliyor akılcığıma: kırana bile bağışlarmış kokusunu, diyorum: çiçekli erik dalı.... ah bu zalim dünya
21 Nisan 2012
yapayalnız
dönenip toplaşıyor kuşlar
dans ediyorlar maviyle
sanırsın göklerde miting var
oysa aşağıda sen yapayalnızsın
ben yapayalnız...
|
tk
|
11 Nisan 2012
beklemek üzerine
evet biz bir kaç kişi seni orada bekliyor olacağız
ben, çınar, deniz ve bir de nisan güneşi
derdimiz tasamız yalnız sen olacaksın
çınar zamanın ne kadar uzun olduğundan bahsedecek
deniz - ah sen benden de maviymişsin a çocuk- diyecek
güneş sarı sıcak elleriyle sımsıcak dokunacak yüreğine
bense susup; ne kadar şanslıymışsım meğersem diyeceğim kendi kendime
evet biz bir kaç kişi seni orada bekliyor olacağız
ben, çınar, deniz ve bir de nisan güneşi
(ama sen gelmeyeceksin)
(ama sen gelmeyeceksin)
temel kurt/ 11 nisan
30 Mart 2012
cavbella
Günün birinde üzüntüm geçince (üzüntüler günün birinde mutlaka geçer), seni tanımış olduğuma sevineceğim. Rüzgarda salınan sapsarı buğday başaklarını ne vakit görsem senin sapsarı saçların gelicek aklıma ve ben o zaman gene seni çok özleyeceğim. Ben seni özledikçe penceremi açıp, giderken gökyüzüne astığın o çıngıraklara bakacağım, ve çıngıraklar sallandıkça, ben seni bir zamanlar ne kadar sevdiğimi hatırlayıp mutlulukla gülümseyeceğim.
Evet “Çölü güzel kılan, bir yerinde bir kuyu saklıyor olması”, senin çöl kuyularına benzeyen yüreğini asla unutmadım, ama bu dünyaya gelişimin yıldönümü yaklaştı ve gitmeliyim, çünkü alışamadım ben buralara, benim hiç bilmediğim, daha önce hiç kullanmadığım para denen birşey var sizin buralarda ve siz onun herşeyi satın almaya yettiğini sanıyorsunuz, oysaki para çok şeyi mahfeder yanlızca....
Gideceğim yer çok uzak olduğundan gövdemi burada bırakabilirim ama sen genede bilki ben o çok uzak mavi yıldızımdayım
Cavbella.
21 Mart 2012
erik çiçekleri
her yerden fışkırıyorlar gene beyazın bin bir tonunda, ne de çok benziyorlar senin gülüşüne. dilinin peltekliği geliyor aklıma, bir de hep çocuk olduğun. küçük prense tilkinin verdiği sırrı anımsıyorum, evet bazı şeyler ancak kalp gözüyle görülürler diyorum fısıltıyla kendi kendime.
17 Mart 2012
Sana dair
bir masalda kaybolmuş
sihirli sözcükleri de unutmuştum.
dört bir yanımı cadılar sarmış
yapayanlız, kedere batmıştım
gene de yapraklarımı yeşile
denizimi maviye boyayan
suskun bir peri vardı içimde...
sihirli sözcükleri de unutmuştum.
dört bir yanımı cadılar sarmış
yapayanlız, kedere batmıştım
gene de yapraklarımı yeşile
denizimi maviye boyayan
suskun bir peri vardı içimde...
tk
15 Mart 2012
...
gün batıyor
birazdan deniz de uyuyacak yitirecek maviliğini o vakit bir ozanın dizeleri gibi sonsuzluğa kazınacak anlam. sonra zamanın yelkovanını arayan arayacağız suskunluğun diliyle yitirdiklerimizi ama döneceğimiz bu
tk
|
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Yeni adresim
ara ara aşağıdaki adresimde yazacağım https://atesinsesi.wordpress.com/ /
-
Kimi kadınlar vardır nehirlere benzer Denize dökülmeyi düşler masmavi bakışları Oysa bir tek zamandır bunu başarabilen Işığ...
-
Suların duru, masalların gri olduğu bir ülkede; saçları temmuz güneşinde kızaran başağı andıran, gözleri karanlıkta gümüş ayd...
-
bilir misin lavanta kokusunu? hiç rastgeldin mi gün batımına? çok konuşasın varken,susup kaldığın olmadı mı hiç? yoksa ...