SUSMA SUSTUKÇA SIRA SANA GELECEK!
21 Haziran 2016
17 Haziran 2016
ayrılığın cennetinde yaşamaktansa senin cehenneminde olmak
yağmurlar dinince kavurucu sıcaklar başladı yine, birde onca olan biteni göremeyip nefsini terbiye için bu sıcakta oruç tutanlar, ah nerede herkesin ölmeden cenneti yaşadığı annemin rüyalarındaki o güzel ülke! galiba ben asla şatoya giremeyeceğim! kaç zamandır iyi zaman geçirmek, iyi bir kitaba rastlamak oldu. Francesko Sanctis' in Uzun Gecesi adlı romanda tesadüfen elime geçmişti, düş kadar güzel bir dostluk ve dayanışma öyküsü,belki düşten bile güzel; yitirdiğini sandığın şeyleri insanın yeniden anımsaması. bu sabah verdiğim siparişi kargo görevlisi getirince okumaktan daha büyük bir sevinç duydum.çok büyük bir hazineye sahip olmak duygusunu nasıl anlatırdı acaba Şehrazat? haber bültenlerinde tüm Şato ahalisi yağmur duasının kuraklığın gerçek çözümü olduğundan bahsediyor, işçilerse bu mübarek ramazan ayında tiner koklamanın oruç bozup bozmadığını bir türlü sorup öğrenemediler daha. epeydir iskambil oyunlarını da internetten oynuyorum, şansımsa hiç yok, zaten makinalar da kimseye ayrıcalık tanımıyor. dün uyuz olmuş bir sokak köpeğini veterinere götürdüm, tedavisi 150 liraya mal oldu,bu yaptığıma (bağzılarının) bıyık altından niçin güldüğünü ise anlayamadım. dünyanın neresine gitsem acaba tavşan deliğinden düşerim, diye bir soru aklıma takıldıkça belgesel izlerken buluyorum kendimi, hiçbir insanın yaşamadığı o uzak adalarda içime sinmedi bir türlü. haber bültenlerinde kes yapıştır habercilik, dizilerde edebiyat noksanlığı, sinemalarda niteliksiz filmlerde oluşan uzunnn gişe kuyruğu... velhasıl buralarda esir gibi yaşadığımı düşünüyorum. geçenlerde tanıştığım kadında Nazım şiirlerindeki Vera'ya benzemeyince sıkı dostlarla cumartesi içmelerimize daha bir sığınır oldum, ama rakı bu şişede durduğu gibi de durmuyor. bazen diyorum ki; keşke bir Sait Faik öyküsünde yaşasaydım. birde ne oldu biliyor musun, gecen durduk yere otuz sene önce Beşiktaş vapurunda rastladığım o şairi anımsadım, hiç tanışmadığımız halde masmavi konuşmuştuk, şimdi bir kitap çıkartıp, kırk sokakta tellal bağırtıyor yazar tayfası. bisiklet sporuna başlamayı ve taaaaa Çin'e kadar pedal çevirmeyi de düşünüyorum ara sıra. kulaklarımda dünyanın paslı sesi... ne kadar uzağa gidersem bilki o kadar iyi! deniz mevsimi başladı, balıklarla kardeş insanlar maviliklerde çoktan mavileşti ama ben ölü çiçeklerinin yasını tutan nar ağaçları yüzünden tatil moduna da giremedim henüz. Amerikadayaşayanbirarkadaştangelenkartpostala şöyle bir not iliştirilmişti: bazen Olriç'le konuşmak istiyorum.
şehirlere bombalar yağıyor her gece, kipriklerimizde acının kadersiz ülkesi.... ağlaşıyoruz! değil ki ölmek zor, zor olan; koyverip gitmek. ah be benim kırlangıç gözlü kederim, ah be benim kalbinde kuşlar uçuran ardıç ağacım, ah benim binbir hüzne bulanmış karanfil bahçesi ülkem.
tk/17 haziran 2016
14 Haziran 2016
sana rastlamayı seviyorum
güller karanfiller papatyalar çiğdemler
yüreğinde binbir hüzün
çıkamıyorum da içinden
bırakayım diyorum ipini uçurtmamın
pes ettiğim yerde sen geliyorsun aklıma
-ki sana rastlamayı seviyorum
24 mayıs 2016
...ve barışa dair
yürek kuyularımızı ele geçirmiş ejderhalar
çölde bir vaha ya da yeni trendle(umut)
ölü çiçeklerinin yasını tutan nar ağaçları
...analar
25 mayıs
tutunamayanlara
çatlağından kalbine sızıyor taşın su
sonsuz sanıyor göğü kafesteki kuş
uykusu gelen deniz uzanıp yakıveriyor fenerini
velhasıl herşey tutunuyor başka bir şeye...
07 haziran
havalar ısınıyor
kuşlar iyice yerleşir oldular buraya
ey okur aklımda açan karanfilleri koparmadan sana veriyorum
sende bir başkasına ver diye:)
14 haziran
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Yeni adresim
ara ara aşağıdaki adresimde yazacağım https://atesinsesi.wordpress.com/ /
-
Kimi kadınlar vardır nehirlere benzer Denize dökülmeyi düşler masmavi bakışları Oysa bir tek zamandır bunu başarabilen Işığ...
-
Suların duru, masalların gri olduğu bir ülkede; saçları temmuz güneşinde kızaran başağı andıran, gözleri karanlıkta gümüş ayd...
-
bilir misin lavanta kokusunu? hiç rastgeldin mi gün batımına? çok konuşasın varken,susup kaldığın olmadı mı hiç? yoksa ...