6 Mayıs 2010

boşlukta

Öyle oturup kalmıştı masada. Beş olmuştu galiba bira. Hiç bir kadın gelmiyordu aklına, zaten kime maviyi yakıştırsa yalan oluyordu. İçinden çıkamadığı eski hesapları da yoktu. Umutsuzdu işte. Brehct’in o çok sevdiği şiirini mırıldandı kendine. “Bir yaprak gönder bana, bir koruluktan koparılmış olsun, hiç değilse evinden yarım saat öteden. Sen oraya dek yürür güçlenirsin, bense kalkar teşekkür ederim sana o güzel yaprak için.” Oysa bir yaprağı bile olmamıştı hiç, ama kendine teşekkür edebilirdi, neden etmediğine yormak geçti aklını velâkin aklıyla da ceberuttu. Bir arkadaşının dediği gibi; hayatla kurduğu ilişkiler mi değişmişti acaba? Bir bira daha işaret etti, malum sigara yasaklarından sonra kapalı mekânlarda içmenin de tadı kalmamıştı. Meyhanenin film çekilmiş camlarından dışarı kaydı gözü, bir ırmak gibi akıyordu sokak. Nereye baksa kapitalizm çarpıyordu suratına, neden bilinmez Bob Dylan şarkılarında dinlemeyi çok sevdiği o mızıka sesi çınladı kulağında. Umut neye yarar ki; böylesi bir başınaysan eğer, diye mırıldandı kendine… Yazdığı şiir kitapları gibi yaprak yaprak bir hüzün çökmüştü içine. Masada masaydı ha bana mısın demiyordu bunca yüke!


t.kurt

1 yorum:

Elif Gizem dedi ki...

ne zordur mavi bir çift gözü unutmak. bilirim...

Yeni adresim

ara ara aşağıdaki adresimde yazacağım https://atesinsesi.wordpress.com/ /