4 Ağustos 2011

BAZEN

bazen uzun uzun yağmur yağsın,
her şey sussun, bir tek içimin sesini duyayım istiyorum
ama olmuyor, bu dünyanın sesi boğuyor beni de
o vakit camları kırmak ve çok uzaklara
sarı portakalların korkusuzca yüzünü güneşe döndüğü o kıyıya kaçmak istiyorum

senin gibiler çoğalsa keşke bu dünyada
sıcacık ekmek gibisiniz çünkü
sizin ellerinizi tutmak dünyaya kafa tutmak gibi...

aptallık çağında doğduk
oysa henüz insan kirlenmemişken de gelebilirdik dünyaya
büyük aşklar ve büyük inançlar silinmemişken henüz
istiridyelerin yüreklerindeki incileri kaybolmamışken yani

gecenin büyük güneşini tanır mısın?
işte senin varlığın; gecenin o büyük güneşi gibidir içimin karanlığında...


tk

3 yorum:

gunes dedi ki...

uzun zamandır okumuyordum sizi. yazmıyordunuz sanırım. zaman zaman iş yoğunluğundan blog ziyaretlerime kısa aralar vermek zorunda kalıyorum. o ana denk geldiyse özürüm de yanında olsun.

yazmaya devam edin lütfen. sizi okumak güzel.

ELİF dedi ki...

"aptallık çağında doğduk"Cümlesi teselli olmak için bir kaçamak.
Önemli olan kirlenmemiş olmak değil,her dem kirlenir insan.Önemli olan ,o kirli elleri ile yüreklerimize dokunanlar hep olacak,biz kendimizi temiz sularla yıkayayıp yüreğimizi, yolumuza devam edebiliyormuyuz?
istiridyelerin yüreklerindeki incileri kaybolmamışken bulabiliyormuyuz?

Amozonik dedi ki...

Demek ki büyük aşk'lar silinmemiş henüz..derler ya hani dünyanın bütün karanlıkları bir olsa bir küçük mum ışığını söndürmeye yetmez.Ya da milyonlarca yılın çamuru ile kaplansa altın yine altındır..Hoş kal Temel.

Yeni adresim

ara ara aşağıdaki adresimde yazacağım https://atesinsesi.wordpress.com/ /