22 Aralık 2008

Boz Ayıcık

Cıvıl cıvıl kuş sesleri ve rengarenk mis gibi kokularla kaplı bir zamanda, ayıcıklar ülkesinde bir bahar vaktiymiş...

Henüz iki yaşlarına basan iki arkadaş ayıcık varmış.
En sevdikleri şey bütün gün ortalıkta dolaşmak, yeni şeyler keşfetmek, çeşitli oyunlar oynamakmış.evden uzaklaştıkları vakit anneleri onları merak eder akşam vakti eve geç gelince azarlarmış yine de ertesi gün güneş gökyüzünde yükselmeye başlar başlamaz çocukça, hesapsızca, sevgiyle oyun dolu yaşamlarına devam ederlermiş.
Ayıcıklardan boz renkli ve dişi olanı yaşamda emin adımlarla ilerlemeyi severmiş, kavhe renkli erkek olanı ise çok uçarı ve çılgınmış. Bu iki küçük ayıcığın aralarında annelerinden gizli aralarında bir aşk da varmış.

Boz ayıcık ile kahve ayıcığın bir kaç günde bir uğradığı ulu mu ulu meyveleri çok tatlı bir armut ağacı varmış. O ağaç onların hem karın doyurma hem de oyun oynama yeriymiş. Armut ağacının altında yeni keşfettikleri ve kendilerinden geçerek tüm gün oynadıkları “kim daha yüksekten armut koparacak” oyunu en sevdikleri oyunmuş. Bu oyunda her gün kendilerini daha da geliştirmeye çalışırlarmış. Baharın bitip, yazın ortalarında boz ayıcık santim santim ilerleyerek üç metredeki armutlara ulaşabilmeyi başarmış. Kahve ayıcık ise başlangıcı üç metreden yapıp aşağıdan görülemeyecek kadar yüksekteki dallara kadar ulaşabiliyormuş. Fakat, işin kötü tarafı her çıkışlarında ağaçtan düşerler, her yerleri yara bere içinde olmalarına rağmen bir türlü bu oyundan vazgeçemezlermiş.
Boz ayıcık tepelerdeki armutların tatlarını o kadar çok merak edermiş ki.
Ama gel gör ki, üç metreden düşünce bile canı o kadar acıyan yavrucuk bir türlü daha yükseğe çıkmaya cesaret edemezmiş.
Kahve ayıcık ise o kadar yükseklerden kopardığı tek armutunu aşağıya dallara takılarak yara bere içinde düşmesine rağmen elinden hiç bırakmaz, boz arkadaşına da koklatmazmış bile.
Boz ayıcık yalvarır yakarır sevgilisine yediği armutu anlattırırsa da; yediği armutun tadını anlata anlata bitiremeyen kahve ayıcık birden kendinden geçiverir, coşar ve armutu arkadaşına koklatmadan bir lokmada aşkının hüsran dolu bakışları altında midesine indiriverirmiş.

Günler böylesine geçerken boz ayıcığın kafasına hep aynı soru takılırmış, her çıkışın sonucunda yaralanarak düşen arkadaşına “En tepedeki armutların tadı bu acıya, bu kıvranmaya değer mi, bre kahve tüylü aşkım?” diye sormasına rağmen kahverengi ayıcıktan aldığı cevap onu tatmin etmezmiş. Artık bu en tepedeki armutun tadı öylesine saplantı haline gelmiş ki, onu uyutmaz olmuş

Kafasında oluşan yükseklerdeki meyvenin dayanılmaz çekici tadının nasıl olduğunun cevabını öğrenmeye niyetli boz ayıcık bir plan yapmış. Sevgilisi ve en yakın arkadaşını tuzağa düşürüp ondan önce armuta ulaşacak ve tadına bakacaktır. Ama önce kendine son bir şans vererek, en tepeye çıkmayı denemek istemiş. Bir gün henüz güneş gecenin mavisine altın oklar gibi ışıklarını saplarken uyanıp kahverengi ayıcığı beklemeden tek başına “Güzel Ağaçlar Ormanı” na doğru yola çıkmış.içindeki tıtkuyla dolup taşarken yolda yemek molası vermiş bir oduncu görünce hemen aklına gelen parlak bir fikirle oduncunun baltasını farkettirmeden aşırarak hızla sevgili o tek armut ağaçlarına ulaşmış. Hiç bir şey düşünmeden baltayı tüm gücüyle ağacın köklerine indirmiş.
Belki ağacın yaşlanmış olması ve ayakta zor durmasından, belki de bu sevgili ayıcık dostundan bunu hiç beklemeyerek “Al, ruhumdan bir parça daha al” diye sitem etmesinden kaynaklanarak ağaç direnmeden yıkılıvermiş.
Bir de ne görsün boz ayıcık, tepede hiç mi hiç armut yokmuş. “Son gelişimizde kahve ayıcık onları bitirmiş olmalı” diye düşünmüş. Üzülmüş, çok çok üzülmüş...
Çevresinde de başkaca bir armut ağacı görememiş.
”Yoksa başka bir ormanda mıyım?” diye düşünürken, aklında hep yine o soru varmış.
”En tepedeki armutların tadı oradan düşerek yaşanan acıya değermi? “
Ne yazık ki artık bunun cevabını öğrenme şansı da artık kalmamış. Boz ayı daldığı bu umutsuzca düşünceler içinde giderken eve dönüş yolunu da kaybetmiş.
Ormanda günlerce oradan oraya dolaşıp durmuş sonuçta buhranlar ve kabuslar içinde kendisini de kaybetmiş. Çok yıpranmış, çok ağlamış, eski çocukça sevinçlerini çok özlemiş.

Bir gün su içmek için nehire eğildiği anda yansımasını görmüş ve ne kadar yaşlandığını ama yıllardır kafasındaki o sorunun cevabını hâlâ bulamadığını farketmiş. Nice ormanlar gezmiş, nice ağaçlara çıkmış ama en yüksek dallarında armut olan bir ağaca o ana kadar rastlayamamışmış. Kendini nehire atarak öldürmeye karar vermişken, nehire su içmeye gelen kuşların cik ciklerindeki ritime kendini kaptırınca aklına parlak bir fikir daha gelivermiş.
Evet, belki de en tepeye ulaşmanın bir yolu daha olabilirmiş. Hemen beklemeye başlamış, bahar geldiğinde bir armut ağacı fidanı gibi kendini toprağa dikmek için.
kış bitmiş, toprağın donu çözülmüş,yağmurlar yağmış ve ayıcık toprağa köklerini salarak hayatının cevabını bulma ümidiyle göklere doğru yükselmeye başlamış.fidanlıktan olgunluğa geçmiş ve yıllar sonra çok güzel bir armut ağacı olmuş ama hiç meyvesi olmamış. Son bir çabayla bütün yaşam enerjisini harcayarak en tepede bir meyve yapmış. Bir süre sonra öleceğini bile bile.
Işte bu, çok güzel, çok görkemli bir tek armut dallarının en tepesindeen çekici haliyle beklemeye başlamış. Boz ayıcığın yaşamdaki son isteği, bir ayıcığın gelip bu en tepedeki armutun tadına bakması ve o anda onun gözlerinde hissettiği heyecanı okuyabilmekmiş.

Aradan bir kaç mevsim daha geçmiş, orman bir kez daha soluk sarılara bürünmüş.Ama bizim ayıcığın dönüştüğü armut dipdiri ayakta tadıcısını beklemeye devam etmiş.
Ve o beklenen an gelmiş, yıllar önce terkettiği çok sevgili arkadaşı kahve ayıcık yüzü kırışmış, yaşlanmış bir ayı olarak karşısında duruyormuş. Ona bağırmak seslenmek istemiş. Ona sarılmak, yıllarca hep seni bekledim demek istemiş.
Söyleyemememiş.

...................................

Dalından koparılışının ardından en son gördüğü, çok uzun seneler önce terkettiği aşkının alt ve üst çeneleri ve keskin dişleri olmuş.
Kahve ayı somurtuk bir edayla ilk lokmasını ısırdığı gibi tükürmüş ve armutu yere atmış. Sonra da tepeye ulaşmanın verdiği o zafer sarhoşluğunda çevresine bakınıp, çocukluk günlerinden içinde kalan burukluğu yaşamış.
Armut kurtluymuş…
Acı ve kurtlu…
Somurtkan bir yüz ifadesi....

………………………….

Son görebildiği bu olmuştur armuta dönüşen boz ayıcığın.
Yere düşüşü ise ona çok çook uzun gelmiş, bir kuş gibi süzülerek onlarca parçaya ayrılarak yere yapışırken..
"Evet işte bu!"
Diye haykırmış.

...............................................

Aslında belki de hep aradığı cevap buymuş.
En tepeden düşmenin, havada bir kuş gibi süzülerek, sonra da yere sertçe çakılarak parçalanmanın o haşin, o zalim, o acınası duygusu...
O noktayı son nefesinde yakalamış.
Kahve ayı ise yaşlı ve yorgun ağaçtan inmiş; az önce attığı çürük armuta bastığına farkederek homurdanıp, yoluna devam etmiş gitmiş…

7 yorum:

atesinsesi dedi ki...

ne uzak, ne yakın
ne sonrasız şey
ah kalbimin bozkırlarını saran
göğün kül grisi maviliği
kurt ulumasımı desem, şafak sökümü mü?
sarı sıcak çilelerimiz...

beklediği ne ki?
nedir uzayıp, kısalan bir avuç yaşamda
oysa öyle kahverengi
öyle uzaktıki her şey
kendi yalnızlığımızın dolambacında...

... dedi ki...

ömrümüz bir masal sanki
....

Adsız dedi ki...

temel sen burada bir hayat dersi vermişsin bize. tepeden süzülmek güzel de ah o yere çakılmak. Sevgiler sana

nehiro dedi ki...

beklediği ne ki?
kimbilir belki bir boz ayıcık belki de gri bir ayıcık...
her göğün kül grisimaviliğinde
ya akşamın ya, ya şafaks ökümünün
ayıcıkların rengini ayırt rtmeyi denesemde bir de bakıyorum ki hepsi aynı renk aslında...
Bizim beynimizin bir oyunu bu...yoksa hepsi aynı renk aslında...

Adsız dedi ki...

Yaşamda, hep merak ettiğimiz. ulaşmak, elde etmek istediğimiz bir şeyler vardır. Hem de bize bir ödülcesine sunulan yaşamı zehir edercesine merak ederiz, yüreğimizde bir yangına dönüşür, söndüremediğimiz bir tutkuyu her an ateşlemeye başlar. Sonuçlarını bilsek bile biz onu sadece isteriz.

Bu öyküde boz ayıcığı mı sevmeliyim, diğerini mi sevmeliyim karar veremedim.( Kahverengi ayıcığı sevemem. Çünkü bana tepedekileri, yönetenleri çağrıştırdı)
Ama tepedekiler hariç tüm alttakiler diyeceğim hepimizin içinde bir boz ayı olduğundan eminim.


sevgimle kal ateşinsei. çavbella.

Goksu dedi ki...

Hangi ayi olayim bilemedim...Belki de ikisi birden, hmmm ne dersin kaptan?:)

Simla (Gathering) dedi ki...

''Beklediği ne ki?''


Ve değer mi bir ömre, bunca beklenti? -ki ne başı belli ne sonu!

Anlamlı ve düşündürücü... Kalbine sağlık...

Sevgi ve tebessüm ile...

Yeni adresim

ara ara aşağıdaki adresimde yazacağım https://atesinsesi.wordpress.com/ /