21 Ekim 2010

MAVİ MASAL

Sonbahar penceremde yağmurun şarkılarını mırıldanırken ben avuçlarımda bir mumun yandığını hissediyor, nefes bile almıyordum. Ama yine de sönüyordu mum. Mum sönünce gidip uyuyor ve gene o mucizeler dükkânının kapısında buluyordum kendimi. Yaşlı masal satıcısı beni artık tanıdığından umutsuzca gülümsüyor, artık ezberlediğim sözlerini yineliyordu; senin aradığın masalları artık hiç kimsecikler yazmıyor evlat diyordu. Ben gene o geceyi o mucizeler dükkânında sabahlayarak geçiriyor, sonra da uyanıp umutsuzca gene çileli hayatıma dönüyordum. Oysa yaşamak ağır bir yük gibi sırtımda taşıdığım çileye dönüşmeden önce geceleri hiç sevmez o dükkânın varlığından habersiz küçük mutluluklarımla tıpkı bir yorga atı gibi dolu dizgin ömrümün yılkısında tozu dumana katıp koştururdum. Evet o zamanlarda da zulmün kaplanları eline geçirdikleri her bir şeycikleri parçalar, insanları korkuturlardı ama zor da olsa birkaç yürek bir araya gelip adaletin kaplanı oldun mu hesap değişir bütün acılar unutulur hiçbir şey mucizelerin eline kalmazdı…

Gene zor etmiştim geceyi. Dışarıda kar yağıyordu. Mucizeler dükkânındaki ihtiyar o yılın son hesaplarını tutuyor olduğundan olmalı işi başından aşkındı. Sırtına tuhaf bir elbise geçirmiş, tepeden tırnağa kırmızılara bürünmüştü. Beni görünce gene sırıtır gibi gülümsedi. Nedense bu gece kimsecikler gelmiyordu dükkâna. Bütün hesaplarını yazıp çizen ihtiyar bana dönüp; demek bu gece için seni bana yardımcı verdiler, git arabayı al gel yolumuz uzun, dağıtılacak çok masalımız var, dedi. Şaşırmıştım ama belli etmedim, çıkıp ren geyiklerinin çektiği arabayı dükkânın önüne getirdim. Kimi uçarak, kimi kayarak, kimi denizleri aşarak bizden masal bekleyen mutsuzlara birer çuval masal götürüyorduk ya ben hala kendi masalımı nasıl bulabileceğimden başka bir şey düşünmüyordum. Taki yolun sonuna gelip, ihtiyarın elindeki son çuvalla bana gülümsediğini fark edinceye kadar. Bu senin evlat, artık burada senle ayrılıyor yolumuz dediğinde evimin kapısının önünde olduğunu fark etmiştim. Sessizce çuvalı alıp, indim kızaktan. Ben gidince aç ve sende doyana dek masalının keyfini çıkar demesiyle kaybolması bir oldu ihtiyarın. Heyecandan yüreğim bir soba gibi kütürdüyordu. Artık daha fazla dayanamayıp çuvalı açtım. İçinde iki satır bir mektup vardı. Mucize beklerken bulduğum bu iki satır yazıda şunlar yazılıydı: her insanın hayatı onun masalıdır…

O sıra uyanıverdim işte. Dışarıda gün her zamanki gibi yeni yeni ışıyor, gökyüzü maviye boyanıyordu.

t.k

8 yorum:

İ.x.İ.r dedi ki...

okumayı o kadar özlemişim ki sizi=))

ANILARINIZ HİKAYENİZ OLSUN dedi ki...

bu yorgunluğa bu masal iyi geldi.

Adsız dedi ki...

Anlatım da masalsıydı, yüreğinize sağlık...

Elif Gizem dedi ki...

Yine mavi, yine gerçeksi masallar... Çok güzeldi...

Esin Bozdemir dedi ki...

ne güzel duygu yüklü kelimelrinizin arasında kaybolmak!...yüreğinize sağlık...

Su dedi ki...

harikasın aga ya:)

nil dedi ki...

işim gücüm budur benim, gökyüzünü boyarım her sabah, hepiniz uykudayken uyanıp bakarsınız ki mavi ...

günaydın :)

Angela`nın külleri dedi ki...

``şiir kelebek etkisidir``demişsiniz.Bu yazınız da bana aynı etkiyi yarattı.Etkileyici..Duygularınıza sağlık..

Yeni adresim

ara ara aşağıdaki adresimde yazacağım https://atesinsesi.wordpress.com/ /