20 Ocak 2009

KIRLANGIÇ





Sert bir soğuk ıslık gibi rüzgârın uğultusuyla dönüp duruyordu havada. Sararmış çınar yaprakları oradan oraya savruluyordu. Yaşlı Fenerbahçe vapuruna aşık minik kırlangıç buralardan gitmeleri gerektiğini kendisine defalarca söyleyen dostlarının sözünü dinlemesi gerektiğini anca şimdi anlayabilmişti. Epey eskidiği için şehir hatlarındaki seferlerine son verilen Fenerbahçe vapuru da yoktu artık. Yapayalnızdı koca şehirde. Nereye gideceğini ne yapacağını bilmiyor, oradan oraya süzülüyordu çaresizce. Boğaz köprüsünün üzerinden geçerken yaşlı martı dostuyla rastlaştılar. Ona havaların niçin soğuduğunu sordu, tir tir titriyordu sorarken bile. Mevsim kışa döndü, sen niçin burada kaldın. Niçin gitmedin dostlarınla sıcak memleketlere, dedi. Ve kanadıyla güneyi göstererek ona gitmesini salık verdi dostça bir sesle.

Son kez emektar sevgilisi Fenerbahçe vapurunu görmeye giden minik kırlangıç onun etrafında defalarca sörf yaptıktan sonra yaşlı martının gösterdiği yöne doğru uçmaya başladı. Yeni gün, yedi gece denizlerin çöllerin üzerinden aşıp gün sıcağının kendisini karşılayacağı sıcak iklimleri aradı. Rüzgâr bu iyi yürekli kırlangıca kimi söyle fısıldıyordu. Yorulduğunda kanatlarını aç ve kendini bana bırak. O da kendini yorgun hissettiğinde rüzgâra bırakıyor, onun kollarında mışıl mışıl uyuyordu. Böylece hiç ara vermeden uçmuş oluyordu.

Karanlığın her yanı sardığı çöllerin üzerinden geçerken öyle çok üşüyordu ki rüzgâr dostu olmasa çoktan ölüp giderdi. İşte o zamanlar dostu ona sıcak nefesini üflüyor ve donmasını önlüyordu. İşte böyle bir çölün üzerinden geçerken aşağıdan gelen çocuk ağlamalarını işitip rüzgârın onca itirazına rağmen sese doğru gitti. Sevgiyle dolu minicik kalbi bu seslerin acısına dayanamıyordu. Karanlığın örttüğü şehrin sokaklarında havai fişeklerin aydınlığını andıran yeşil ışıklar yanıp yanıp sönmekte ve bu ışıkların düştüğü yerlerden acı dolu feryat çığlıkları yükselmekteydi. Gökyüzüne yükselen ölü ruhların çoğu kadın ve çocukların ruhlarıydı ve hepsi bu minik kırlangıcı görüp ona bu şehre gelmemesini söylüyorlardı. Gözleri yaşayamadıkları bir ömrün mirasını taşıyordu. Hastanelerden, okullardan parklardan durmaksızın çocuk ölülerinin ruhları göğe yükselmekteydi. Minik kırlangıç yağmur gibi yağan o fosforlu ışıkların düştüğü yerlerden yükselen feryatların ortasında çaresiz kalakalmıştı. Neyin olup bittiğini anlamaya çalışıyor ama buna aklı bir türlü yetmiyordu. Süzülüp kocaman altın kubbesiyle bu kara şehrin ortasına dikilmiş heybetli bir taş yapının üzerine konuverdi. Aşağıda ibadet eden insanların dualarını işitiyor ama gözlerinin önünde olup bitenden hâlâ hiçbir şey anlamıyordu. Sabahın sessizliğini bölen ezan sesiyle gün doğduğunda sıcak yurdunun yolunu ararken soğuktan olduğu yerde donmuş bir kırlangıç kalmıştı geriye…

t.kurt

6 yorum:

Adsız dedi ki...

ah Fenerbahçe Vapuru , vedasını sabah uykumdan uyandırarak yaptı bana. Kırlangıçlar sa Temel, gökyüzünde tek tanıdığım kuşlardı , bir kırlangıç sürüsünü hemen tanırdım. Görmeyeli ne çok olu bu betonların arasında. Sevgiler sana

Adsız dedi ki...

Hiç bir şey anlamıyordu... Çünkü yerde donmuş bir kırlangıç vardı. Onun da ruhu ölmüştü çoktan ve artık hissetmiuordu...

Dostum senin mavi renkli sayfalarını özledim. Sevgiyle

... dedi ki...

Bir çocuk gözyaşlarının arasından farketti onu ağlamayı bıraktı rüyada gibi çevresinde olanlara aldırmadan sakin adımlarla ilerledi.Kırlangıç kaçmadı.Yavaşca çocuğun ıslak tozlu ellerine kaydı.Birlikte bir duvarın dibine sığındılar ve üşümediler.
.......
içim elvermedi Temel

ELİF dedi ki...

minik kırlangıç aşagıda aglayan çocukların yüzlerindeki hüzünleri silmek için yere indi ve çocukların yüzlerıne dokunup içlerindeki acıları silmek istediysede silemedi.yazık...

Berdan İldan dedi ki...

Her sinifli toplum,kendi karsitlarini,kendi ihtiyaclarini yaratir.Ezen ezilen
iliskisinde bu carklari kirilir,düzene muhalifler,dipsiz cukurlarda,iskazalarinda,
oto yollarda,derin evlerde ve cukurlarda infaz edilir memleketimin en ücra
kent ve sokak,caddelerinde.Yilmaz Erdoga,nin Kayip Kentin Yakisiklisi yani
yani saglik müstesari amcasinin Ankara,da öldürülmesine misilleme olarak
bu siir güzelemelerini yazar kalemini konusturur.Hafizam beni yaniltmiyorsa
dönemin saglik bakani katil Osman Durmus,tur.Ilac yolsuzluklarina karisan
bu katil simdi milletvekili.
Yilmaz Erdoganin amcasi Namik Erdogan anisina yazdigi bi siir güzellemesi
de sadece bir siiri buraya tasiyacagim.

dokuzunda kayboldu mayis,in
cesedi bulundu
onikisinde.....

kacirildiginda da
kayboldugunda da
ve cesetken de
yakisikliydi...

amcamdi...Agustos 95,Istanbul.

Insanlar kaybedilirken ey cocuk
insanlik adina
Nasil baslar bu yesil ve mavi yolculuk
Hangi gemi kalkar bu ülke limanlarindan
Hangi mavilikler karsilar seni
Kiyilar zincir olmus bileklerde
Dalgalar yargisiz infaz
Al kalemi eline ey cocuk
Yesilin ve mavinin siirini yeniden yaz...

Sabah erkenden otobüse bindi.Otobüsü tekstil iscilerinin alinteri kaplamisti.
Gidecegi yere yaklasirken Cobancesme,de belediye otobüsünün önü cevrildi.
herkes merakli gözlerle meraklanarak cam kenarlarina üsüstü.Otobüsü ceviren
sivil aractan üc kisi indi,gözleri tanidik birini aradiklari belliydi kim di simdi
kaybedilecek bu otobüste belli degildi...

yasak bana gözlerini anlamak
ellerin
bana yasak

ah olaydim
gözünde yas
fikrinde telas
düsünce sucun
beratin olaydim

fakat yasak
yasak bana gözlerini anlamak
ellerin bana yasak

ah olsaydim
yüzünde sürgün
yataginda mülteci
vatanin
anayurdun olaydim

fakat yasak
yasak bana gözlerini anlamak
ellerin,uyrugum
bana yasak....Kayip Kentin Yakisiklisi.Sel yayinlari.

Namik Erdoga,a.Umutlu kalin.

www.berdanildan.blogspot.com

Adsız dedi ki...

tel örgüler sardı bedenimi
ellerim ayaklarım tutsak
yaşayamadığım kaç nesil var buralarda.

uçma! uçma!
şu altın kubbenin üzerinde
yüreğini dağlarsın
bak ölümüm var her yerde
çaresizim.


yüzyılımızda yaşananları sadece izlemek geliyor elimizden.keşke savaşları durdurabilecek bir gücümüz olabilseydi.
halkız ama güçsüsüz...

sevgimle kal ateşinsesi. çavbella.

Yeni adresim

ara ara aşağıdaki adresimde yazacağım https://atesinsesi.wordpress.com/ /