12 Ocak 2009

SİYAH KARGA.

Akşamın alaca karanlığında, kurşuni siyahlıkta bir karga renklerinden, kiremitlerinden yoksun, kırık dökük çatıların arasından kanat çırpıyordu.
Kuzguni siyahlık gökte toplanan kurşuni bulutları delerek çıkan güneşin alacasıyla parlıyor, kırmızı gagasını açıp kapayarak belki bir lokma belki de oyacak bir göz arıyordu.
Bunu kimse bilemezdi.
Onun beynine kimse giremezdi.

***

Küçücük, şirin, kuzguni siyah kıvırcık saçlarıyla gözleri ışıl ışıl bir çocuk çocuksu keşiflerin merakıyla etrafına bakınıyordu.
Yığın yığın çöpler, çamurlu delik deşik yollar, yanmayan sokak lambaları… Yıllardır giyilmekten rengi değişen paltolarına sıkıca sarılmış, yüzleri soğuktan morarmış insanlar…
Tezgâhında kalan bir kaç simitini satabilmek için köşede bekleyen simitçi…
Sanki ayakları geri gidermişçesine dalgın, hüzünlü evine giden bir baba…
Belki evinde bekleyeni yoktu.
Belki de ekmek bile alamadığı için intihar edecekti.
Bunu kimse bilemezdi.
Onun beynine kimse giremezdi.

***

Su gibi paraların harcandığı, etraflarında flaşların patladığı, kibarlıktan yenmeyen yemeklerin çöpe atıldığı, çılgınca müziklerin kulakları patlattığı mekânlara inat,
Işıltılı gökdelenlere inat, her bir duvarı bir başka renge boyanmış pencereleri balonlarla, grapon süslerle dolu cici okullara inat; şekilsiz, iç içe geçmiş hangi pencere hangi evin olduğu bilinmeyen evler, bir sıraya beş, yedi kişinin oturduğu sümükleri forma diye giydikleri paçavralara silinmiş, ayak parmakları da öğrenme merakıyla pabuçlarından fırlamış çocukların doluştuğu okullar…

Çöplerden yiyeceklerin toplandığı, parasızlıktan cinnet geçirilip babaların çocuklarını öldürdükleri, sattıkları; kara kışın en soğuk göbeğinde bile ısınacak bir köz ateşi bulunmayan bu mekânların insanlarını…

31 / Aralık / saat: 23.55

Şehrin göklerinde yanıp sönen, şekilden şekile giren havai fişeklerin renkleri yaşanmayan sanrılara sürükler.

Son ışıklarda tükenir. Suratları çamurlu, saçları keçe analarının ördüğü kazaklarla soğuğa meydan okuyan çocuklar bir bir evlerine girerler.

01 / Ocak / saat: 24.05

Evine dalgın dalgın gelen adam, her zamanki gibi kadın feryatlarıyla karşılaşır kapıda.
‘’Yine mi eli boş geldin, boyu bosu devrilesice. Be hayırsız, beceriksiz adam. Komşular bile bize yüz çevirdi...’’ 35 yaşlarında, saçları ağarmış, yüzü çatlaklarla dolu adam kadının çığlıklarını ve ağlayan çocukları duyamaz bile…
Ayakları sürüklenerek odaya gider, kapıyı kilitler, odadaki tabureyi ortaya çeker. Hiçbir şey düşünmez.
Ya bir rüyadadır ya da daha önceden tasarlandığı için sıradan bir iş yapar gibi hareketleri duyarsızdır. Çantasından halka yapılmış urganı çıkartır, tavanda daha önceden çaktığı çengele takar, taburenin üzerine çıkar. Halka boynunda.

Feryatlar, çığlıklar, ağlaşmalar…

Siyah karganın saydam gözleri parlar. Dolunay kızıla döner.

O gece tüm mahalle sanrılar içinde intihar eder. Hiç biri, hiç bir şey düşünmez.
Şekilsiz iç içe geçmiş evler susar. Sadece çocuklar kalır geriye.
Onlar da ölürler bir bir, sevgisizlikten ve açlıktan.

Kargalar.
Yüzlerce.
Ölenlerin bedenlerini didikler günlerce.

***

Tanrı kızar. Mahalle sakinlerinin ruhlarının öbür dünyaya gitmelerini yasaklar.
Kıyamet kopana dek, ruhların acı çekmesine karar verir meleklerine bildirir. Melekler emri uygular.

***

Tanrı işine dalar, kıyameti unutur.

***
O savaş, bu savaş derken dünyada yaşam tükenir.
Tanrı’ya görevlerini yerine getirenler cennette sefa sürerler, mahalleliler ise hâlâ kıyameti beklemekteler...

8 yorum:

atesinsesi dedi ki...

Güneşin üç kapısı var.

türküler kadar sıcaktır ilki
alev alev ses verir
gelip geçen sığınır
üşümez yolu yaşamaktan geçenler.

ikinci kapı mora çalar
öpücükler gibi ışıl ışıldır
rengini verir toprağa
filiz filiz yeniler hayatı.


karanlıktır üçüncü kapı
tanrılar hür;
yıldızlar tutsaktır orda
...

t.kurt

Adsız dedi ki...

Nazım'ın Resimli Ay Dergisinin Temmuz 1929 sayısında yayınlanan "Sesini Kaybeden Şehir" isimli şiirinin mahkemede yargılanması sırasında derginin yazı işleri müdürü şiiri şöyle savunmuştur;
"bu şiir alelade bir şiirdir, anlatmak istediği şey mısralarda bellidir. sessizliği tasvir etmektedir."

sonuç, şiir suçlu bulunmuştur...

Sesini Kaybeden Şehir

Adedi devir
sıfır.
Şehir
sustu.
Kenetlendi nokta nokta şehrinin
asfalt-beton çenesi:
bin dokuz yüz nokta nokta senesi
nokta nokta ayında
Cadde boş.
bir uçtan bir uca koş.
Cadde boş
bomboş
cebim gibi...
Kesildi akmıyor su...
Ne bir motor uğultusu
ne dönen bir tekerlek var.

.....

her şeye karşın "yaşam" diyorsun ateşinsesi.

sevgimle kal. çavbella.

Seyyah dedi ki...

kimileri zevk-i sefa derdinde boğaz sularında, kimileri ekmek parası peşinde bu şehrin karanlık sokaklarında. her yürek ayrı bir sevda ile atışta, her zihinde bir soru işareti.. kimi evde huzur hakim kimi evde kavga..kuşlar ise nispet yaparcasına özgür, kanat çırpıyor bulutlara..

umduğumu bulamayınca bulduğumla yetindim bu akşam. aslında "uzak"ı tekrar okumak için gelmiştim.kendi gitti, izi kaldı.ama çok güzeldi..
yüreğine sağlık, sevgiler..

Adsız dedi ki...

Nasıl da kendi kıyametimizin içinde açlıkla sefillikle debeleniyoruz. Karga bile kendi ekmeğinin peşinde ötesine saldırmıyor, ya insan? Hep her şeye sahip olayım derken, hep her şeyi tüketiyor ve hiç bir zaman hiç bir şeye sahip olamıyor.

laleninbahcesi dedi ki...

Biz hangisiyiz Temel, kıyameti bekleyen komşular mı. Bazen kızlarımın beyninin içinde olmayı çok isterim:)). Sevgiler sana

... dedi ki...

Önce aç bırakmak sonra kömür yardımı yapıp köle haline getirmek.Köleler intihar edemeyecek kadar korkaktırlar
sağlıkla kal

Su dedi ki...

Yazılar bir içim su gibi..

Ama yazgılar tanrının suçu değil..

Şair o tepeden bu tepeye sancıyla koşma..

Susa kes dilini hele bir..

Doğrulanmamış yanlarınla kaf dağının ardını gösterme..

Gücün varsa yola çık..

Zümrüdü anka değildir parmak ucun..

Gathering dedi ki...

Ben geldim (:

Sana uğramayalı ne kadar uzun zaman olmuş... İçime gömüldüm kaldım ama yine kendimi bulamadım...
Kaldığım yerden devam etmek istedim ve burdayım (:

Bir solukta okudum, hayat'ı gözlerimin önünden geçirir gibi... Ve izledim, kendimi de bu koşturmacanın perde arkasında...

Güzeldi yine... Çok...
Yüreğine sağlık AteşinSesi.

Sevgi ve tebessüm ile...

Yeni adresim

ara ara aşağıdaki adresimde yazacağım https://atesinsesi.wordpress.com/ /