
KARAGÖZ’LÜ ŞİİR
Uzuneşek oynamaktan tutsak
Bir topumuz vardı
Bir de Maradona’mız Latin Amerika’dan
Kibrit kutusunda vasati kırk yıl
Bir de hepsi hepsi bir karagöz resmi işte
Sol yanımızda duran
ZEZE
'söğüt ağacından
zeze yapmak
çocukken en çok sevdiğim şeydi'
uzaklardan geldim!
heybemde
kıyılardan topladığım
ölü deniz yıldızları.
göğsümde kaynayan ocakta
ak düşlerim...
BARIŞ
Yaşamak biraz eflatun olsaydı
Kırmızı görünseydi
Sabah sabah gözüme hayat…
Gecenin mavisine saklansaydı
Çocuk yanlarım.
Olmasaydı savaşlar
Ölmeseydi parmaklarım...
Ellerim, ellerine öğretseydi dokunmayı
Usul usul büyüseydi serçe parmaklarım.
HATIRA
Saçların söğüt ağacının gölgeliği a kızım
İki zeytin tanesini, üç dilim ekmeği bölüştüğümüz.
O gülüşün yok mu ya: Güvercingöğsü mor
Bıraksalar koparacak hâlâ dizginlerini...
ÖZGÜRLÜK
Hani, kapanırken zarf
Erir ya tunç bir gökyüzü gibi satırlar
Güvercingöğsü
Mor, yeşil, eflatun
Öylesi geliyorsun aklıma...
Kömürden, demirden, sudan ve ateşten bilyeler biriktiriyorum sana...
BARIŞ
Ali topu Ayşe'ye at
Ali topu Berfin'e at
Ali topu Rachel'e at
Ali topu Temel'e at.
Kilimlerin üzerinde oynayan çocuklar olmalıyız
Öküzün boynuzunda dursa bile zaman...
ANNE
Bu günlerde rüya göremiyorum
Oysaki atlasta hâlâ bolca mavilik var
Küresel ısınma belirtisi galiba tüm bunlar.
Babasız bir İsa gibi piç bu zamanda
Avuntumuz anne sevgisi hâlâ...
GÜNEŞİ KOVALAYAN TÜRKÜ
Kaya gibi sessizce
Kaldırıp başımı arada bakarım kıyılardan
Fısıldar kulağıma dalgalar
Güneşi kovalayan türkülerini.
Portakal ağacı gülümser
Gün yanığı yüzüyle
Duyumsarım içtenliğini
Anlarım ki; o da bizden biri
DEVRİM
Bir avuç ışığa sarkıtılan kovadır devrim
Kuyu kadar derin
Kuyu kadar karanlık bu dünyada…
Çocukların gözlerinde uzak bir yıldızın ışıltısı
Ellerinde yaprak yaprak karanfil sevincidir devrim.
Bir bakmışsın yanı başında kıyı
Bir bakmışsın ufukta kaybolan gemidir devrim.
Sonu sevmekle biten bütün cümlelerde
Bir zamirin aşkına benzer devrim...
AY GÜNLÜĞÜ
Kıyıları hançerlemiş akşamlar
yüreğine saplı deniz
kaybolan gemilerin mendireğinde giden uyku...
Yalnızlığın güncesi
kırık aynalarda
param parça bir begonya gülüşü...
Tütün kokan uzaklar
ay yüzlü akşamlar
en keskin kılıçlarıyla kınında uyuyan mısralar...
HANİ SORARLAR YA; KİME OY VERECEKSİN, DİYE. BEN BÖYLESİ SORULARA HEP GÜLÜP GEÇMİŞİMDİR. YUKARIDAKİ ŞİİRLERİ ZAMAN İÇİNDE YAZMIŞIM. GALİBA ÖTESİNDE BİR SÖZE DE GEREK YOK GAYRİ...
SEVGİYLE KALINIZ.
TEMEL KURT
.
Uzuneşek oynamaktan tutsak
Bir topumuz vardı
Bir de Maradona’mız Latin Amerika’dan
Kibrit kutusunda vasati kırk yıl
Bir de hepsi hepsi bir karagöz resmi işte
Sol yanımızda duran
ZEZE
'söğüt ağacından
zeze yapmak
çocukken en çok sevdiğim şeydi'
uzaklardan geldim!
heybemde
kıyılardan topladığım
ölü deniz yıldızları.
göğsümde kaynayan ocakta
ak düşlerim...
BARIŞ
Yaşamak biraz eflatun olsaydı
Kırmızı görünseydi
Sabah sabah gözüme hayat…
Gecenin mavisine saklansaydı
Çocuk yanlarım.
Olmasaydı savaşlar
Ölmeseydi parmaklarım...
Ellerim, ellerine öğretseydi dokunmayı
Usul usul büyüseydi serçe parmaklarım.
HATIRA
Saçların söğüt ağacının gölgeliği a kızım
İki zeytin tanesini, üç dilim ekmeği bölüştüğümüz.
O gülüşün yok mu ya: Güvercingöğsü mor
Bıraksalar koparacak hâlâ dizginlerini...
ÖZGÜRLÜK
Hani, kapanırken zarf
Erir ya tunç bir gökyüzü gibi satırlar
Güvercingöğsü
Mor, yeşil, eflatun
Öylesi geliyorsun aklıma...
Kömürden, demirden, sudan ve ateşten bilyeler biriktiriyorum sana...
BARIŞ
Ali topu Ayşe'ye at
Ali topu Berfin'e at
Ali topu Rachel'e at
Ali topu Temel'e at.
Kilimlerin üzerinde oynayan çocuklar olmalıyız
Öküzün boynuzunda dursa bile zaman...
ANNE
Bu günlerde rüya göremiyorum
Oysaki atlasta hâlâ bolca mavilik var
Küresel ısınma belirtisi galiba tüm bunlar.
Babasız bir İsa gibi piç bu zamanda
Avuntumuz anne sevgisi hâlâ...
GÜNEŞİ KOVALAYAN TÜRKÜ
Kaya gibi sessizce
Kaldırıp başımı arada bakarım kıyılardan
Fısıldar kulağıma dalgalar
Güneşi kovalayan türkülerini.
Portakal ağacı gülümser
Gün yanığı yüzüyle
Duyumsarım içtenliğini
Anlarım ki; o da bizden biri
DEVRİM
Bir avuç ışığa sarkıtılan kovadır devrim
Kuyu kadar derin
Kuyu kadar karanlık bu dünyada…
Çocukların gözlerinde uzak bir yıldızın ışıltısı
Ellerinde yaprak yaprak karanfil sevincidir devrim.
Bir bakmışsın yanı başında kıyı
Bir bakmışsın ufukta kaybolan gemidir devrim.
Sonu sevmekle biten bütün cümlelerde
Bir zamirin aşkına benzer devrim...
AY GÜNLÜĞÜ
Kıyıları hançerlemiş akşamlar
yüreğine saplı deniz
kaybolan gemilerin mendireğinde giden uyku...
Yalnızlığın güncesi
kırık aynalarda
param parça bir begonya gülüşü...
Tütün kokan uzaklar
ay yüzlü akşamlar
en keskin kılıçlarıyla kınında uyuyan mısralar...
HANİ SORARLAR YA; KİME OY VERECEKSİN, DİYE. BEN BÖYLESİ SORULARA HEP GÜLÜP GEÇMİŞİMDİR. YUKARIDAKİ ŞİİRLERİ ZAMAN İÇİNDE YAZMIŞIM. GALİBA ÖTESİNDE BİR SÖZE DE GEREK YOK GAYRİ...
SEVGİYLE KALINIZ.
TEMEL KURT
.
5 yorum:
denize yağmur yağınca damlalara ne olur acaba?
kendileri denizken, umutsuzluk denizinde umut zerrelerini okudum.
aslına bakarsan 'galiba'ya da gerek yokmuş.
adet yerini bulsun, sahi kime oy vereceksin:)
Ben oyumu guzel bir sabaha kullanacagim...anne kokulu olanindan...gerisi bos mu ne?:)
Tütün kokan uzaklar
ay yüzlü akşamlar
en keskin kılıçlarıyla kınında uyuyan mısralar...
insan bunu düşününce, ne kadar anlamsız kalıyor değil mi bütün bu didişmeler...Çekişmeler...
senin deyişinle.....
düşlerimizin yurduna yolculuklarında
bize kağıttan gemiler yapıyorsun
ya da uçaklar
ah şiir ah
Ve ayrılıp gider şair, toprağından, göğünün altından; sürünerek çıkar vücudundan ve derisinden, atomdan ayrıştırır her şeyi ve her şeyi atomdan atoma yaratır.
Ve o zaman ayak basar özgürlük toprağına
Çünkü özgürlük olanaklıdır, eğer şair
Güçsüzlükten gücü yaratacaksa, döverek örsünde.
Silahsızlıktan, silahı
Ürkütücü boşbeyinlikten, aklı
Başkaldıran rastlantısallıktan, yasayı
Yaşama saldıran başıboşluktan, düzeni
Karmaşık belirsizlikten, yazgıyı
Süprüntüden, değeri
Ve ideali yaratacaksa, döverek örsünde, kurnazca ve
Buram buram tüten maddeden
Tutsağım, şairim çünkü-böyle başladı bu
Hizmet ediyorum, çünkü şairim-böyle sürmekte.
Tutsaklığım yaptığım hizmettir.
İnsanlık soylulaşıyor benim acımda; dünyanın tüm başkaldırıcılığını, tüm utancını onun, yıkılabilirliğini ve utkusunu keşfediyor.
Sandor Rakos
Türkçesi: Ataol Behramoğlu
...........
rastladığım bu şiiri seninle de paylaşmak istedim
Yorum Gönder